fbpx
arrow_back

Et Tüketimi ve Asidite

Et Tüketimi ve Asidite

İçindekiler

Et Tüketmek Vücut Asiditesini Değiştirir Mi?

Et tüketimi ve asidite hakkında bilinmesi gerekenler yazımızda sizlere bu ikisi arasındaki ilişkiyi farklı yönlerden açıklamaya çalışacağız.

Dünya’da et yememeyi tercih eden insan sayısı gün geçtikçe artarken; “Ben et yemeden kendimi doymuş ve mutlu hissetmiyorum” diyen büyük bir kesim olduğu da bir gerçek. Bu yazımızda, et yemenin tercihinden ziyade, et tüketiminin vücutta sebep olduğu asiditeden ve bunun için yapılabilecek birtakım sağlıklı çözümlerden söz edeceğiz.

Asidite Nedir?

Asidite veya asidoz, vücutta oluşan asit miktarını ifade eder. Vücut sıvılarının görevini tam ve doğru yapabilmesi için pH’ı 7,0 veya üzerinde bir değerde tutmamız gerekir. Bu pH değerinin altında bir değer, asidik olarak kabul edilir.

Vücudumuzun her bir bölümü farklı pH değerine sahiptir; örneğin mide ortamı 3.5 pH (7’nin altında olması sebebi) ile asidiktir ve bu asidik ortam, besinleri parçalama görevini yerine getirir. İdeal kan pH’ı 7.35 ile 7.45 pH arasında, hafif alkalidir.

Bu durumda, “vücudun her yeri alkali olmalıdır” düşüncesi yanlıştır; burada önemli olan vücudun tüm hücre ve dokularının düzgün çalışması için kanda asit ve alkali seviyesinin dengelenmesi gerektiğidir. Fakat bu denge, günlük iş yoğunluğu gibi modern hayat dinamikleri içerisinde, dengesiz ve sağlıksız beslenme gibi sebeplerden bozulabilir. Peki, beslenme ve et yemek asiditeyi nasıl etkiler?

Et Yemek ve Asidite İlişkisi

Her besin vücuda girdikten sonra parçalanmaya başlar ve sindirim sürecine girer. Sindirim sonunda yapı taşlarına ayrılan bu besinlerden; protein, fosfat ve sülfür açığa çıkaran gıdalar “asidik”, magnezyum, potasyum, kalsiyum açığa çıkaranlar ise “alkali” besinler olarak adlandırılır. Peki, birçok kişinin yemeyi çok sevdiği et, hangi besin sınıfına girer?

Tavuk, hindi, sığır eti gibi tüm et türleri sindirildikten sonra protein açığa çıkardığı için “asidik besin” olarak kabul edilir. Bunun nedeni, hayvansal proteinin RNA ve DNA’da bulunan, ürik asit oluşturan bileşikler olan pürinleri fazla miktarda içermesidir. Kanda yüksek düzeyde ürik asit biriktiğinde, kanın pH değeri düşer; asitlik artar. Vücutta asitlik arttığında, kilo problemleri yaşamaya başlarsınız; kas ağrıları, yorgunluk, uykusuzluk artar; diş sorunları görülebilir, dermatolojik problemler başlar.

Süt, et gibi hayvansal gıdaların kanda ve dokuda asitliği artırması bağışıklık sistemini de zayıflatır. Bağışıklık sistemi zayıfladığında hücreler yeterince oksijen alamaz ve dokularda bakteri, virüs ve mantar oluşmaya başlar. Dolayısı ile bu besinler, vücudun enfeksiyon geliştirmesine sebep olur.

Et tüketiminden sonra vücut, asitliği nötr yapmak için oksijeni kullanır ve bu nötrleme işlemi uzun sürer. Bu durum vücutta, uzun süre uyusanız bile geçmeyen bir tür yorgunluk olarak kendisini gösterir. Dolayısı ile sindirim süreci uzun süren ve vücutta asit yapan besinleri tüketmek, kronik yorgunluğa sebep olmaktadır.

Böbrekler, vücudun pH dengesini sağlar. Böbrekler, vücut fazla asidik olduğunda bu asitle savaşmak için, vücutta bulunan kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum gibi mineralleri kullanır. Bunun neticesinde yeterince mineral bulamayan hücreler, atıkları uzaklaştırma ve oksijen alma konusunda problemler yaşamaya başlarlar. Mineral kaybı ile birlikte vitamin emilimi de azalır. Vücutta toksinler ve patojenler birikmeye başlarlar ve bağışıklık sistemi de baskılanır.

Bu nedenlerle et ve et ürünleri haftada en fazla iki gün tüketilmelidir. Fakat eti az da tüketseniz, vücudun asit üretmesi için et ile birlikte çevresel de bir sürü etken olduğunu düşünürsek, burada sorulması gereken bir diğer soru da şudur; “vücudumun asidite ile mücadele etmesi için ne yapabilirim?”

Alkali İyonize Su İçin!

Son yıllarda, beslenme uzmanlarından alkali diyet, alkali su ile ilgili birçok haber duymuşsunuzdur. Alkali suyun faydası, yine yukarıda bahsettiğimiz vücudun pH dengesi ile ilgilidir.

Normal musluk suyundan yüksek bir pH değerine sahip olan alkali suyun, kan dolaşımındaki asidi nötralize edeceği için daha faydalı olacağı düşünülmektedir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu; pH değerinin 7 üzerinde olmasının, suyun vücut asidini nötralize etmesi için tek başına yeterli olmamasıdır. Bu sebeple iyonizer ile elde edilen alkali iyonize su, evinizde suya limon sıkarak elde edeceğiniz alkali sudan çok farklıdır.

Alkali iyonize su, iyonizer cihazındaki elektroliz işleminden kazandığı elektronlar ile non-oksidatif (oksitlenme karşıtı) bir sudur. Ayrıca elektroliz işlemi sırasında suyun mineral yapısı bozulmaz ve alkali iyonize su, diğer bütün sulara göre mineral açısından da zengindir. Mineral açısından zengin ve non-oksidatif bu suyu tüketmenin, mide-bağırsak rahatsızlıklarına iyi geldiği; kemik sağlığına faydalı olduğuna dair araştırmalar mevcuttur.

Et ve et ürünleri ile ilgili hayatınızda ciddi değişiklikler yapsanız da, yoğun iş hayatı ve günlük koşturmaca içerisinde bu beslenme stratejinize sadık kalmanızın bazen zor olduğunu biliyoruz; ayrıca stres faktörü ile birlikte vücudunuz asit üretmeye devam edecektir. Bu durumda, alkali iyonize su tüketmek; yukarıda bahsettiğimiz et gibi hayvansal besinler tüketildiğinde vücutta oluşan asiditeyi nötralize etmek için, sağlıklı bir çözüm yolu olabilir.

Et Tüketimi ve Asidite

Bu yazımızda sizlere et tüketimi ve asidite arasındaki ilişkiyi farklı yönlerden açıklamaya çalıştık. Sizler de aklınıza takılan detaylar hakkında bilgi almak için bizlere iletişim bilgilerimiz üzerinden ulaşabilirsiniz. Alkali iyonize su için sağlıklı kalın!

canli su

Canlı Su Nedir?

Canlı Su Nedir? Canlı su; saf suyun, doğadan topladığı minerallerle oluşturduğu doğal su kaynaklarından akan ilk…

Okumaya Devam Et

Hayatınıza yeni bir tazelik katın!